Sunday, November 7, 2010

Keçeden kutu

İlk obje hanımlara hitap edeceği kadar erkeklerin de hoşuna gidecek çok fonksiyonel bir kutu. Aslında fikrin orijinali bana ait değil. Eşim bu kutunun deri olanını bir mağazada görmüş, bir süredir isteyip duruyor, ama parasına kıyıpta almıyordu (hepimizin başına gelebilir!:)). Ben de onu sevindirmek adına, ben sana yaparım dedim ama işin doğrusu neye benzeyeceğinden de emin değildim. Gittim 3 mm kalınlığında kahverengi ve 1 mm kalınlığında bej keçe ve de kenarlarını tutturmak için birbirinin içine geçen adı hakkında hiç bir fikrim olmayan vidamsı birşeyler (en iyisi fotografını koymak) aldım. Kalın keçeden 30x30 cm bir kare kestim. Her köşeden 5x2 cm'e işaret koydum ve kemer deliği açma aletiyle vidaların girebileceği bir delik açtım (hanımlar bu etapta biraz kuvvet gerekiyor, bileklere dikkat!). Kenarlardan 5 cm ölçüp keçeyi hafifçe kıvırdım ki kat yeri yapsın. Köşeleri delikler birbirine yakın duracak şekilde kıvırıp deliklerden vidaları sokup tutturdum. 4 köşeyide tutturunca zaten kutu oluşmuş oldu. Bej rengi keçeyi 20x20 cm kesip, kutunun iç kısmına tekstil yapıştırıcısı kullanarak yerleştirdim. Ve işte kutumuz hazır! Hem elegan, hem kullanışlı, hem unisex, hem de gayet güzel oldu!:)
Aynı kutudan bir ufak boyunu da yaptım, kahverengi keçeden 25x25 cm ve bej keçeden 15x15 cm kullanarak hazırladım bunu. Başucu kutusu olarak eşimin komidininin üzerinde yerini hemen aldı kendisi. İşten eve gelince saatini, yüzüğünü ve cebindekileri hemen içine bırakıyor, sabahleyin de hiçbir eşyasını unutmadan içinden alıyor. Erkekleri mutlu etmenin tek yolu mideden geçmiyordur belkide...

Vidamsı şeyler:











Keçeye devam

Dikiş alıştırmalarına devam ediyorum ama şimdilik elle tutulur birşey yok. Yazlıklarımızı kaldırıp kışlıklarımızı çıkarttık bu hafta, aman ne sıkıcı iş! Bu dönem bende oldum olası sıkıntı yaratır zaten. Ben yaz çocuğuyum, güzel havalara veda etmek çok zor geliyor bana. Tabi Basel'de kış mevsiminin İstanbul'a göre çok daha uzun sürmesi de buna önemli bir neden. Ama bu sefer sevindiğim bir şey var, ıskartaya çıkarttığım bütün kıyafetlerimi atmak yerine alıştırmalarda kullanmak üzere dikiş makinesinin durduğu masanın altına tıkıştırdım. Artık kesip biçmek için bir sürü kumaşım var!:)
Bu arada kitabımda bulunan elbise dikmek için gerekli olan materyal listesindekileri tamamlamaya çalışıyorum ama cidden ne çok şey lazımmış ve buralarda ne kadar az seçenek varmış. İnternetten alayım diyorum, İsviçre'de hepi topu 2-3 tane hobi sitesi varmış, onlarda da hep aynı şeyler var, bu adamlar nasıl oluyor da hep bu kadar az ile yetinebiliyorlar hayret yani... Ama azimliyim bulacağım bir şekilde bütün gerekenleri (fikri olan var mı?).
Neyse ki keçeden birşeyler yapmak için eksiğim yok!:) Son zamanlarda 1-2 ufak tefek obje yaptım ama bu sefer daha detaylı açıklayabilmek adına her birini tek tek postalıcam. Bekleyin ilki geliyor...

Saturday, November 6, 2010

Senelerdir bekleyen örtü

Dikiş maceralarımı anlatırken değinmeden edemeyeceğim bir konu daha var. Bundan yaklaşık 3 sene önce, gene sıkılmış olacağım ki, yeni yemek masamızın üzerine sermek için kanaviçe ile işleyeceğim bir örtü yapayım dedim. Çok güzel bir örtü buldum, içinde ipleri falan da hazır, başladım yapmaya ama o örtü hiç bitmedi. Senelerdir bekliyor zavallı, çekmecenin bir köşesinde torbasının içinde. Ta ki bu sıkılma krizimde aklıma gelene kadar... Ve örtüm uzun bir uğraşdan sonra bitti ve masanın üzerinde hakettiği yerini aldı. Ah aaah çok çalışkan oldum ben!:)




Beğenip yapmak isteyen olursa diye detaylı fotoğraflarını da çektim:








Dikicem de.. Nasıl?

Eveeettt makinenin önüne oturdum.. Yanıbaşımda kitabım, önce neler yapılacağını okumak lazım. Hangi parçanın ne olduğuna bir gün önce şöyle bir göz atmıştım. İlk yapılması gereken alıştırma çizgili kağıt ile düz çizgi dikmeyi öğrenmek. Ben bunu pas geçiyorum..sonra yaparım. Burada heyecan içinde birşeyleri birbirine dikmeyi bekliyorum ben! Sıradaki iş bobine iplik sarmak, yupiii! Sanki çok önemli bir iş yaparcasına bobinlerden birini çıkarıyorum, dikiş kutumdaki senelerdir anlamsızca bekleyen onlarca makaradan birini seçiyorum ve adım adım yazanları yapıyorum. Pedala bastığım gibi başlıyor sarmaya...oluyor sanırım..oldu gibi...oldu oldu...valla oldu! Birde doğru dürüst yerleştirebilirsem yerine..üff amma meşakatliymiş..hah oldu sanırım. İpi de ordan burdan geçirdimmi..en son da iğneden geçirdim, hazırıııım!!
Ama farkına varıyorum ki bir eksiğim daha var: ben neyi dikicem??
İlk denemede keçe olmaz, ama kumaş da almadım.. Günün kahramanı, bilerek olmasa da, gene sevgili eşim oluyor çünkü antrenin dolabına tıkıştırdığım emekliye ayrılmış bir beyaz t-shirtü imdadıma yetişiyor.:) Ve sonunda başarıyorum.. Hayatımın ilk makine ile dikişini diktim!! Becerdim sayılır, düz gibi, düzgün de gözüküyor. Bir de köşe dönelim, dalga yapalım, olmadı, bir daha yapalım. Ben bu işi sevicem sanırım..



Thursday, November 4, 2010

Kararlıyım dikicem!

Ben fıldır fıldır dikiş makinesi aramaya devam ederken, tesadüf bu ya, eşim lokal bir satış sitesinde komik bir fiyata bir makine satıldığını görmüş (canım benim boş zamanlarında makine arıyormuş anlaşılan :)) bana haber verdi. Yazışıp anlaştıktan sonra satan kızla, almaya gittim yeni arkadaşımı, sahibesiyle vedalastığı gibi atladık arabaya, doooğru eve tanışmaya. Kendisi yepyeni, kullanılmamış gibi. Fişe taktım çalışıyor gayet güzel, tam hadi deneyelim dedim...aaa...bobinleri yok! O saatte açık dükkan bulmak imkansız olduğuna göre deneme bir sonraki güne kaldı. Hayal kırıklığı ve muz kabuğu!:(

Ertesi akşam iş çıkışı istikamet Manor! Dersimi iyi çalıştım hangi bobinlerden alacağımı biliyorum. Plastik ve metal arasında kısa bir bocalama yaşasam da, metallerin daha otantik ve sağlam olduğuna karar kılıyorum. Yaşasın!!! Dikiş makinem bekle geliyoruuummm!!!

Tuesday, November 2, 2010

Dikiş maceramın ilk durağı

Dikiş dikmeyi istemek ile gerçekten dikebilmek arasında dağlar varmış! Küçüklüğümden beri bu tür işlere elim yatkındır aslında; gerçi ben sökük veya düğme dikmenin gayet normal, yani herkesin yapabildiği birşey zannediyordum ama öğrendim ki değilmiş. Herkes bir iğne ve bir iplik ile ne yapılacağını bilmiyormuş. Canım anneannem terzi benim, glokom yüzünden malesef çok erken bırakmış mesleğini, yani ben fazla birşey dikerken görmedim kendisini, ama sanırım el becerisi genetik olarak bir sonraki jenerasyona geçebiliyor. Sen istesende istemesende becerebiliyorsun, hatta en beklenmedik anda içinden o kadar çok birşeyler yaratmak geliyor ki işi gücü bırakıp hayal gücünün seni götürdüğü yere gidesin geliyor. İşte ben aynen böyle bir dönem geçiriyorum, tek bir farkla, işi bırakmam bu sıralar söz konusu bile değil. Neyse, konumuza geri dönelim.. Ben dikiş dikebilirmiyim, uygun bir kurs bulabilirmiyim, dikiş makinesi alsam mı, alırsam hangisi iyidir vs. diye kafa patlatırken, benim sevgili eşim bana süper bir kitap hediye etti: "SEW - Sew Everything Workshop by Diana Rupp". Tek kelimeyle harika bir kitap, kendi kendine dikiş dikmeyi öğrenmek isteyen herkesin başucunda bulunmalı. Ben çalışkan öğrenci rolüme bürünüp başladım okumaya, arada mağaza broşürlerinden ve web sitelerinden de dikiş makinesi bakıyorum. Kitapta dikiş dikmeye başlamadan alınması gerekenlerin bir listesi var, maşallah al al bitmez, ama birden fazla sayıda olmasını tembihlediği birşey var: iğnedenlik. Ben de söz dinledim ve kitaptan bakarak kendime bir tane yaptım. Bir tarafı turkuaz, öbür tarafı fuşya (malesef fotoğrafta kırmızı gibi duruyor), çok pompik oldu, ben çok sevdim.:)









The one and only..

En sevdiğim renkler biraraya gelince çirkin birşey çıkmasına zaten imkan yoktu ama bu kadar sevimli olacağını da beklemiyordum. Tabi bunu yeni yardımcım Ka-Jinker'a da borçluyum. Kendisi Manor'un (Basel'in Boyner'i) dikiş nakış bölümünü gezerken hasbelkader karşıma çıkan, tanışır tanışmaz birbirimiz için yaratıldığımızı anladığım, çok ama çok sevgili süsleme tabancam. Kullanması çok kolay ve keyifli. Arada bir inadı tutuyor ama ne yapalım artık..
Ve işte karşınızda turkuaz gece çantam:








Monday, November 1, 2010

İlk denemem

Bu ülkede herkes sportif, bütün millet yaz kış yağmur çamur demeden koşuyor. Bende her türlü sporu denedim, ama bir süre sonra sıkılıyorum. Fakat sıkıntıdan da bazen ne yapacağımı şaşırıyorum. İşte o dönemlerden birinde eşim, modayı ve moda dergilerine olan ilgimi bildiğinden, dikiş dikmenin hoşuma gidebileceğini ve denemem gerektiğini düşündüğünü söyledi. Önce biraz tereddüt etmiş olsam da, bir denemeye karar verdim. İnternette uzun bir araştırmadan sonra keçeden bişeyler yapmanın keyifli bir başlangıç olabileceğini düşündüm. İşte bu da ilk yaptığım calışma: peçetelik! Kumaş peçetelerim yeşil olduğu için onlara uygun yaptım. Şimdilik 4 taneler..